Agatha Christie'nin 'M or N' adlı eseri, İkinci Dünya Savaşı'nın ortasında geçen, casusluk ve gerilim dolu bir romandır. Kitap, savaşın yarattığı belirsizlik ve paranoya ortamında, İngiliz gizli servisinin Almanya'ya karşı yürüttüğü mücadeleyi konu alır. Ana karakterler, sıradan görünen ancak aslında tehlikeli görevler üstlenen iki kardeş, özellikle de genç ve enerjik bir casus olan Peregrine 'Perry' Drake'tir. Perry, Nazi propagandası yayan ve İngiliz halkını manipüle etmeye çalışan 'N' kod adlı bir Alman casusunu bulmakla görevlendirilir.

Romanın temel temaları arasında vatanseverlik, görev bilinci, ihanet ve kimlik gizleme yer alır. Christie, savaşın sıradan insanların hayatlarını nasıl etkilediğini ve onlara beklenmedik roller yüklediğini ustaca betimler. Perry'nin Almanya'ya sızma ve 'N'yi ortaya çıkarma çabaları, okuyucuya sürekli bir merak ve gerilim yaşatır. Kitap, savaşın getirdiği ahlaki gri alanları ve bireylerin bu zorlu koşullar altında verdikleri kararları da sorgular. Hedef okur kitlesi genellikle Agatha Christie hayranları, polisiye ve casus romanı sevenler ile İkinci Dünya Savaşı dönemine ilgi duyan okuyuculardır. Kitap, Christie'nin genellikle Hercule Poirot veya Miss Marple gibi ikonik karakterleriyle özdeşleşen dedektiflik öykülerinden farklı olarak, daha çok aksiyon ve casusluk öğeleriyle öne çıkar.

Christie'nin bu dönemdeki diğer eserleri arasında 'N or M?' (ki bu kitapla aynı dönemi ve temaları paylaşır), 'Towards Zero' ve 'The Moving Finger' gibi romanlar da bulunur. 'M or N'nin benzerleri arasında, aynı savaş dönemini anlatan Eric Ambler'ın casusluk romanları veya John le Carré'nin daha sonraki dönem casusluk thrillersları sayılabilir. Ancak Christie'nin kendine özgü akıcı anlatımı ve beklenmedik dönemeçleri, bu romanı diğerlerinden ayırır. Kitap, savaşın karanlık atmosferinde bile umudu ve direnişi temsil eden karakterleriyle okuyucuya ilham verirken, aynı zamanda zekice kurgulanmış bir gizem sunar.

Agatha Christie, 'Suç Kraliçesi' olarak bilinen İngiliz yazar, dünya edebiyatının en üretken ve en çok okunan yazarlarından biridir. 1890 yılında Torquay, Devonshire'da doğan Christie, çocukluğunu ve gençliğini bu sahil kasabasında geçirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında hemşire olarak görev yaptı ve bu deneyimler, daha sonraki romanlarında sıkça kullandığı zehirler ve tıbbi detaylar hakkında ona bilgi sağladı. İlk romanı "The Mysterious Affair at Styles" 1920'de yayımlandı ve bu roman aynı zamanda ünlü Belçikalı dedektif Hercule Poirot'nun da ilk kez sahneye çıktığı eser oldu.

Christie'nin üslubu, keskin gözlem yeteneği, karmaşık olay örgüsü kurgulama becerisi ve okuyucuyu son sayfaya kadar merak içinde tutan sürpriz sonlarıyla tanınır. Karakterleri genellikle parlak bir zekaya sahip olsa da, insan doğasının zaaflarını ve kusurlarını da ustaca yansıtır. Poirot'nun titiz mantığı ve Miss Marple'ın köy hayatından aldığı çıkarımlarla çözdüğü gizemler, onu polisiye edebiyatın zirvesine taşıdı. Christie, sadece dedektif romanlarıyla değil, aynı zamanda "And Then There Were None" gibi psikolojik gerilim öğeleri taşıyan eserleriyle de tanınır.

Christie'nin önemli eserleri arasında Hercule Poirot serisinden "The Murder of Roger Ackroyd", "Death on the Nile", "The ABC Murders" ve Miss Marple serisinden "The Murder at the Vicarage", "A Murder is Announced" gibi romanlar bulunur. Ayrıca, günümüzde hala popülerliğini koruyan "The Mousetrap" adlı tiyatro oyunu da onun en bilinen eserlerindendir. Christie, kariyeri boyunca sayısız ödül ve takdirle onurlandırıldı. 1956'da Edgar Allan Poe Ödülü'nü kazandı ve 1971'de Britanya İmparatorluk Nişanı (DBE) ile onurlandırıldı. 1976'daki ölümüne kadar aktif olarak yazmaya devam etti.

Christie'nin eserleri, genellikle 20. yüzyılın başlarında ve ortalarında, yani Victoria dönemi sonrasındaki İngiliz toplumunu, sınıf farklılıklarını, gelenekleri ve savaşın etkilerini yansıtır. İkinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı ve casusluk temalarını içeren "N or M?" gibi romanları, bu dönemin siyasi atmosferini ve toplumsal gerilimlerini de yansıtır. Christie'nin eserleri, zamanın ötesinde bir etkiye sahip olmuş ve polisiye türünü şekillendirmiş, onu dünya edebiyatının en kalıcı figürlerinden biri yapmıştır.